AYIN KİTABI

Aralık ayın kitabı: Toplumsal Hafıza / Faruk Karaarslan

 Ketebe Yayınları, 2019

Bu ay sizler için sosyal bilimlerde son yıllarda büyük ilgi gören kültürel bellek konusunu inceleyen başarılı bir sosyolojik eser olarak Faruk Karaarslan’ın Toplumsal Hafıza kitabını seçtik. Hatırlamanın ve unutmanın kitlesel bir hale bürünüşü son yüzyılda daha fazla söz konusu olmaya başladı. Tarihte hiç görülmediği kadar kitlesel ölümün yaşandığı bu yüzyılda tabii olarak hatırlama ve unutma kavramları toplumların ayrılmaz parçaları oldular. Yaşanan toplumsal hareketler, özellikle savaşlar ve soykırımlar sonucunda toplumun sürüklendiği kültürel kimlikleri asimile çalışmaları ve toplumsal hafızayı silme girişimleri bu konuya dikkatleri arttırdı.

Unutmama çabası ya da bir şeyleri tekrar tekrar hatırlama çabası, bir devlet için ne kadar önemli hale gelebileceği, bir ortamda yaşananların gerçeklere ne kadar yakın olarak hatırlanabileceği, unutmanın bir toplum için ne kadar sakıncalı olabileceği konuları etrafında şekilleniyor Faruk Karaarslan’ın eseri.

Toplumsal Hafıza: Hatırlamanın ve Unutmanın Sosyolojisi eseri psikoloji, sosyoloji, tarih, felsefe, siyaset bilimi ve antropolojiyi bir araya getiren interdisipliner bakış açısıyla alanındaki boşluğu doldurduğu ifade ediliyor.

Kitabın ana teması, modernleşme sürecinde özellikle modern siyasi yapıların toplumsal hafızaya müdahale biçimleri. Kitap, modernizme bağımlı olarak hatırlama ve unutma biçimlerinin nasıl şekillendiğine odaklanıyor. Yani kitapta hafıza ve unutuş kavramlarıyla birlikte modernleşme de önemli bir yer tutuyor. Nitekim Karaarslan’a göre modern dünyada ulus devletler meşruiyetini inşa etmek için belirli hatırlama ve unutma pratiklerine ihtiyaç duyar. Bu müdahale bir başka deyişle iktidar seçkinlerinin, yönetmeyi arzuladığı toplumsal yapıyı inşa etme gayesidir.

Kitapta iktidar seçkinlerinin dönüştürdüğü alanlar dört başlıkta toplanmış. Bunlar: mekân, beden – bedensel pratikler, tarihsel anlatılar ve dilsel unsurlar. Ayrıca iki hafıza iki şekilde kavramsallaştırılmış. Birincisi modern siyasi yapıların arzuladığı ve bu doğrultuda toplumu şekillendirmeye çalıştığı hafıza türü ikincisi ise toplumun doğal seyrinde devam eden geçmişinden, dilinden, dininden kısacası kültür dünyasından gelen hafıza türü. Esere göre bu iki hafıza türü iç içe geçmiş durumda ve birbirlerinden ayrılmaları zor. Bu bitişiklik toplumsal hafıza denen kavramı oluşturuyor.

Türkiye iki yüz yıllık bir modernleşme hikâyesine sahip. Ülkemizin moderniteyle olan bu ilişkisi nedeniyle kitabın son bölümü Türkiye’nin modernleşme serüvenine ve bu serüvenin hatırlama ve unutma pratikleriyle olan ilişkisine ayrılmış.

Kitap teorik yönünün yanı sıra gündelik hayata dair yapılan gözlemler ve bu gözlemlerin ulaştırdığı çıkarsamalar ve analizlere de yer vermesi kitabın dilinin akıcılığını arttırıyor.

Tarihe mal olacak olaylar yaşadığımız bu günlerde, bilhassa Koronavirüs salgını sürecinde toplumsal hafızanın bilincinde olmak oldukça büyük önem taşıyor. Kitabı okuduktan sonra bu sürecin hafızamızı nasıl etkilediği, günümüzde yaşadığımız mahrumiyetlerin davranışlarımızı nasıl şekillendirdiği ve geleceğe ne miras bıraktığımız gibi konular düşünülmelidir.

Velhasıl bu eseri okumanızı ve üzerinde düşünmenizi günümüzden anekdotlar taşıması sebebiyle ayrıca tavsiye ediyoruz. İyi okumalar.

Deruhte Dergi

Deruhte Dergi, kendini içinde bulunduğu işin tamamından mesul görenlerden oluşur. Biz işin bir ucundan tutarak vicdanını rahatlatmayı başaramayanlarız. Edebiyatı umut ve kaygı ile seyrediyor ve bu kaygının diri tutulmasını umudumuz adına önemsiyoruz. Yazmayı salt ‘vakit öldürme aracı’ veya piyasaya(!) ürün sunma imkânı olarak görmemekte ısrar ediyoruz. Deruhte Dergi ekibi, ismiyle müsemma olmayı en büyük paye kabul eder.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir