BEYAZ MUCİZE
Yerinden yavaşça kalktı. Pencereye doğru yöneldi. Gözleri sanki bir mucizeye tanık oluyormuşçasına hayretle bakıyordu. Tek saniyesini kaçırmaması gereken bir olaya canlı tanıklık edercesine dikkat kesilmişti. Bir adım attı, bir adım daha… Öylesine yavaş hareket ediyordu ki odanın diğer ucunda bulunan annesi, oğlunun bir şeyi ürkütmemek için bu denli yavaş ve dikkatli hareket ettiğini düşündü. Başka bir gözle bakılsaydı bir kedinin avına sinsice yaklaştığı sahne gelebilirdi akıllara.
Nihayet pencereye dokunabileceği kadar yaklaşmıştı. Dirseklerini damlalığa koydu. Soğuk mermere ilk temas ettiği anda vücuduna hafif bir üşüme girdi, bununla beraber özellikle dişlerine yansıyan o gıcık his yayıldı. Fakat hiçbir şey o anki huzurunu bozamazdı. Ellerini yumruk yapmış, iki yanağına birden dayamıştı. Böylelikle vücut ağırlını dirseklerine vermiş oluyordu. Gözleri seyrettiği şeyin onda bıraktığı hayret duygusundan ötürü büyüyüp küçülüyordu. Ağzı da yine aynı duygunun etkisiyle ”O” harfini hafif hafif çıkarabileceği şekilde küçük açma kapama hareketlerinde bulunuyordu. Ağzının bu hareketleri esnasında yanaklarına dayalı olan elleri sarsılıyor, dirsekleri damlalık üzerinde fark edilmeyecek düzeyde kımıldıyordu. Bu şekilde bir süre dışarıyı seyrettikten sonra bir anda irkildi. Doğrulup arkasına baktı. Doğruca az önce ödevini yaparken oturduğu sandalyeye yöneldi. Sandalyeyi biraz zorlanarak fakat bir şey kaçırmamak için telaşla pencerenin önüne çekti. Bu sefer oturur vaziyette seyretmeye koyuldu. Pek bunları düşünebilecek yaşta değildi fakat aklından birçok düşünce geçiyordu:
“İnsanlar nasıl olurda bu denli muhteşem bir mucizeye sadece sıradan bir hava olayı olarak bakabilirlerdi ki?”
Hem insanoğlu öylesine bencil ve doymak bilmeyen bir varlık olmalıydı ki bu beyaz mucizeyi önce felaket diye atfediyor, bir de bununla yetinmeyip mucize olarak kırmızısından isteme gafletinde bulunuyordu.
O bunları düşünürken annesi seslendi; “Oğlum ne var bu kadar abartacak, altı üstü kar yağıyor. Şimdi çabuk ödevlerini yapmalısın.” Ses tonunu biraz yumuşatıp yüzüne hafif bir tebessüm ekledikten sonra; “Hem ödevlerini tamamladıktan sonra belki kar topu oynamaya çıkabiliriz seninle.”