BİRAZ DA SEN ANLAT

Tren istasyonuna vardığımda saat 08.50’yi gösteriyordu. Korkmuştum yine geç kalmaktan. Nedense son zamanlarda geç kalma huyum başlamıştı. Bazen gideceğim yeri bile unutuyordum. Anlayacağınız şirazem kaymıştı biraz. Belki de bu yolculuk için gecikmiştim bile. Eşimle kavgalarımız iyice arttığı için birkaç gün anneme gitmeye karar vermiştim. İşte benim trenim bu olmalı diye düşünerek istasyona gelen trene doğru yürüdüm. Biletimi göstererek içeri girdim. Nasıl sıcaktı içerisi. Dışarda donan ellerim, sıcağa girince mutlu olmuş olacaklar ki uyuşmaları geçmiş ve onları hissetmeye başlamıştım. Sevdiği kızları etkileyebilmek için söylenen ‘’Ben senin ellerini sıcak sudan soğuk suya sokmayacağım.’’ gibi cümleler, oldum olası düşünülmemiş gelir bana. Oysa soğuktur sıcağın güzelliğini fark ettiren. Arada soğuk suya da girmelidir ki el sıcağın kıymetini anlayabilsin. Bence cümle ‘’Ben senin ellerinin soğuk suya girmesine belki engel olamam ama sıcak sudayken de soğuk sudayken de onları tutuyor olacağım.’’ olsa ne kadar da anlamlı olurdu.

 Trene bindikten sonra kendi kompartımanımı bulmuş ve oturmuştum. Uzun bir yolculuk olacağını bildiğim için kitabımı da getirmiştim yanımda. Yolculukta soğuktan buğulanmış camın önünde kitap okumanın tadı bir başka oluyordu. Kitabımı çantamdan çıkardığım esnada iki kişi girdi kompartımana ve karşımdaki koltuğa oturdular. Ellerindeki yüzüklerden evli olduklarını tahmin etmiştim. Tartışıyorlardı, konuşmalarının alevinden beni hiç görmediler bile.

-Sen hep aynı şeyi yapıyorsun. Benim duygularım senin zerre umurunda değil, dedi kadın.

-Hayır, ben seni umursuyorum. Aksine sen kendi hayatının içerisine beni sokmuyorsun. Senin önemsediğin tek şey kendin. Yorgun olduğum günlerde, işten eve geldiğimde ben de dinlenilmek istiyorum ama sen sadece kendini önemseyerek yine başlıyorsun gün içinde yaşadıklarını anlatmaya. Ne yapayım uyuyakaldımsa?

-Ben mi sadece kendimi önemsiyorum? Asıl sensin bunu yapan be! O evde ben gün içinde yaşadıklarımı anlatmasam sessizlik yutar bizi. Ben ne kadar ilişkimizi canlandırmaya uğraşsam da sen de o kadar çekimser davranıyorsun.

-Beni hiç dinledin mi ki sen? Beni tanıyor musun sen? Söylesene! Yaşadığım olaylara nasıl tepki verdiğimi, neler hissettiğimi, günün hangi vaktini sevdiğimi, hatta hangi mevsimi sevdiğimi… Söylesene bana, beni tanıyor musun sen? Ben söyleyeyim, tanımıyorsun. Sen sadece kendini anlatmayı biliyorsun, beni dinleyemiyorsun. Ne zaman söze girecek olsam yine konuyu bir şekilde kendine çekiyorsun. Ben susmaktan yoruldum. Dinlemekten yoruldum. Bana ilgisiz dersin ama asıl ilgisiz sendin hep. Sen beni değil, benim seninle ilgilenmemi sevdin. Karşılıklı olmayan ilgi, yıllar içinde beni de yordu. Ben seni hâlâ seviyorum ama bu yorgunluğum geçmeden ben eskisi gibi olamam. İzin ver bana dinleneyim biraz.

-…

 Kadın duydukları karşısında donup kalmıştı. Asla susmasına ihtimal vermediğim kadın susmuştu. Tam o esnada kapıyı çalan bir ses sessizliği böldü. ‘’İkram olarak istediğiniz bir şey var mı?’’ diye sordu kapıdaki görevli. Kadın kocasına dönerek ‘’ Kahve ister misin?’’ diye sordu. Adam kendisine uzatılan zeytin dalını fark ederek kafasıyla onaylayan işaret yapmıştı.

 Onlar kahvelerini içerken benimse aklım kendi evliliğime gitmişti. Kocamı düşündüm. Evet, o da çok sessiz bir adamdı. Aman Allah’ım kocamın hangi mevsimi sevdiğini ben de bilmiyordum! Ettiğimiz kavgalarda bile nasıl tepki vereceğini bilemiyordum. Son zamanlarda artan kavgalarımız, sadece benim kavgalarımdı. O susar, beni dinlerdi. Bense en son ne zaman onu dinlediğimi hatırlayamamıştım. İyi günde kötü günde hep birbirine destek olunması gerektiğini düşünen ben, aslında söylediklerimin aksine davranıyormuşum.

 İlk istasyonda inerek evime geri döndüm. Eve girdiğimde kocam soğuktan buğulanmış camın önünde kitap okuyordu. O da seviyormuş camın önünde kitap okumayı dedim içimden. Daha önce hiç fark etmediğimden dolayı kendime kızdım. Yanına yaklaştım, ‘’Kahve ister misin?’’ diye sordum sessizliği bölerek. Şaşkın bakışlarıyla, olur manasında kafasını salladı.

Deruhte Dergi

Deruhte Dergi, kendini içinde bulunduğu işin tamamından mesul görenlerden oluşur. Biz işin bir ucundan tutarak vicdanını rahatlatmayı başaramayanlarız. Edebiyatı umut ve kaygı ile seyrediyor ve bu kaygının diri tutulmasını umudumuz adına önemsiyoruz. Yazmayı salt ‘vakit öldürme aracı’ veya piyasaya(!) ürün sunma imkânı olarak görmemekte ısrar ediyoruz. Deruhte Dergi ekibi, ismiyle müsemma olmayı en büyük paye kabul eder.

6 thoughts on “BİRAZ DA SEN ANLAT

  • 4 Ocak 2021 tarihinde, saat 19:15
    Permalink

    Ya bunun devamı yok mu 🥺

    Yanıtla
    • 6 Ocak 2021 tarihinde, saat 00:03
      Permalink

      Hikaye akıyor ellerine sağlık devamını beklerim kitap okumayı da çok severim 🙂

      Yanıtla
  • 5 Ocak 2021 tarihinde, saat 19:00
    Permalink

    Şu bu an bu yazıya tam da ailemin evine otobüsle dönerken rastladım ne hikmetse..Bu kısacık metinde belki de onlarca insan hayatımızdan birer parça bulup ,dokunaklı mısralarda kendi benliğimizle yüzleşmiş olabiliriz.Bu yazarın ismini ilk kez duydum ama ellerine emeğine sağlık umarım diğer yazılarını da dergide görebiliriz ilerleyen vakitlerde.

    Yanıtla
  • 8 Ocak 2021 tarihinde, saat 06:53
    Permalink

    Mükemmel… Bu hikayenin devamı olmaz. Ne eksik ne fazla, tam yerinde noktayı koymuş Bengisu Kardeşimiz. Eline, yüreğine, gönlüne sağlık.

    Yanıtla
  • 12 Ocak 2021 tarihinde, saat 01:10
    Permalink

    Tek kelime ile harika! Devamını umarım görebiliriz.

    Yanıtla
  • 26 Ocak 2021 tarihinde, saat 18:59
    Permalink

    Bu hikaye aslında küçücük bir anı anlatıyor ama o anın içinde insan iç dünyasında kendi yaptığı hataları dış dünyada bilincini açarak farkediyor i. Yazar bunu bize somutlaştırarak anlatmayı başarmış. Başarılarının devamını dilerim. Kitaplarını da okumak ümidiyle. Allah kalemine kuvvet versin

    Yanıtla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir