BİSİKLET DÜŞLERİ

Yaz ayı bahardan sonra bizler için sıcaktan bunalsak da uzun gündüz ve kısa gecelerde tatlı esintileri de barındırmaktadır. Hele ki nisan ve mayıs aylarıyla baharın tüm güzelliklerini tadan kişi onu bir daha bırakmak istemez. Öğrencilik yıllarının nisan ve mayıs aylarında okul sıraları ile geçen günleriyle sıkılan nefsler, ders bitiş zilinin çalınmasıyla yerini haz dolu akşamlara bıraktığı çok olmuştur. Haziran ayındaki okul günleri ise artık bitsin de yaz tatiline kavuşalım arzularıyla ikinci haftaya gelinmekteydi. Haziran’ın ikinci yarısı belki en coşkulu tatil zamanlarıdır. Tüm yılın yorgunluğunu atmak isteyen öğrenciler ile dolup taşmaktadır ülkemin sokakları. Haziran ayını üçüncü haftası bittiğinde ise üniversite sınav maratonunu geride bırakan milyonlarca öğrencinin en büyük tatil havasına şahit olur okul sıraları. Haziran aynın sonu gelmiştir ve ülkemin gençleri-çocukları her bir şehirde sokakları şenlendirmektedir. Dünya’da bir tek Türkiye’de böyle güzel tatilleri yaşanmaktadır belki de. Öyle ya kan ağlayan bir dünyada ülkemin çocuklarının sıcak gülüşlerine muhtacız. Onlar gülsünler, biz onlar için de ağlarız. Yeter ki umut adlı çocuk gülüşleri daim olsun!

Haziran güneşlerinin yakan havası yerini temmuza bırakmıştır. Her ne kadar yazın ortasında olsak da annelerimiz kışlık için hazırlıklara başlamıştır. Vişne, patlıcan, biberin her bir çeşidi, domates, fasulye ve daha niceleri kışa hazırlık için annelerimizin ellerinden geçmektedir. Biliyorum bu hazırlıklar hepimize karınca ile ağustos böceğinin hikayesini hatırlatmaktadır. Oysa kimi zaman ağustos böceği olmayı da başarabilmek gerekiyor. Karınca gibi ömrü hayatını çalışmakla geçirenlere ağustos böceği misali tatil havasında hiç olmazsa yılın bir haftasında nefes almak ihtiyacı yok mu? İşte bunu en güzel başaranlar çocuklar ve gençlerimizdir. Çalışanlara ise karınca olmak düşüyor çoğu kez.

Bahar mevsiminde başlayan ve yaz aylarında sürgit devam eden ülkemin balkonlarında annelerimizin hasbihalleri bir başka güzeldir. Bu satırları yazarken o güzel sohbetlere tutuşan annelerimizin tatlılığına şahit olmaktayım. Bu ülkenin balkonları Türk kasına da benzetilse, siyasi bir alegori de olsa ülkemin balkonları bu ikisi içinde fazla büyüktür. Bu balkonlar anne emeğini, yuvayı dişi kuş yapar, deyimini çağrıştırmaktadır.

Yaz aylarının tüm güzelliklerine şahit olan ülkenin bu garibi, en acı atmosferlerine dikkat çekmeden edemiyorum. Bu acı atmosfer, Erdem Bayazıt’ın “Gamdan dağlar kurmalıyım/ Kayaları kelimeler olan” dediği cinsten bir gamı barındırıyor. Bu gam, ölümün hem de hayatının baharında, on üç on dördünde, belki de on beşinde kara toprağa düşen ülkemin çocuğunun bisiklet düşlü ölümüdür.

O zamanlar çocuktuk. Tekirdağ’a bir yaz akşamında veda etmek üzereydik. Memleketime, Ankara’ma temelli dönüyorduk. Biz dünyalık gurbeti sayarken gün gün, bir anne ahiretlik gurbeti sayacaktı şimdi. Bisiklet düşleri ile Tekirdağ sokaklarında dolanan ve çevirdiği her pedal da daha bir mutlu olan, yorulmak bilmeyen bir arkadaşımıza bir akşam vakti araba çarpmıştı. Bisiklet ve araba, şoför ve çocuk. Artık o bisiklet yaşam sevinçlerini değil, pedal gülücüklerini ve gelecek hayallerini değil, bir annenin ağıdını, babanın gizli bir köşede göz yaşlarını anlatacaktı. Düşler kabusa dönüşecekti artık. O çocuk bir yaz akşamında bisiklet düşleriyle çevirirken pedalları şimdi acı bir fren sesiyle ölümle buluşacaktı. Ah ölüm! Pedalları ile bisiklet düşleri kuran ülkemin çocuk ve gençlerini kara toprağa düşüren ölüm!

Yine bir yaz demlerini yaşamaktayız. Sokaklarımız cıvıl cıvıl, caddelerimiz de çocuk gülüşleri, gençlik adımlarıyla dolu dolu. Sokaklarım ve caddelerim ne de güzel! İkindinin güneşinde pedal çeviren bisiklet düşlü hayaller mutluluğumu artırıyor. Ama çocukluğumdan geriye kalan gamı da bana bir kez daha hatırlatıyor. O bisiklet, o acı, o sokağın ölüm kokan akşamları…

Ey ülkemin nur yüzlü anası! Çocuğuma iyi bak olur mu? Bisiklet düşlerim solmasın, çocuğum eylül sabahında yine okuluna gitmek üzere uyansın, okuluna gitsin!

Ey ülkemin alın teri kokan çalışkan babası! Çocuğuma iyi bak olur mu? Ona güzel bir bisiklet al. Ona bisiklet sürmeyi öğret babam. O bisiklet sana, bana ve ülkemin insanlarına umut pedalları sürsün.

Ey ülkemin güzel şoförü! Besmeleni zırh edin direksiyonda, keskin baksın gözlerin, ülkemin bir çocuğu daha bisiklet düşlerinden olmasın olur mu?

Ey güzel yüzlü çocuk! Geleceğine umutla bak, o pedalları çevirirken düşlerine beraber götür yanında, pedal çevirirken dikkat et! Umudumsun sen benim, umudusun sen annenin, yüz akısın babanın. Sen bu ülkenin umut kokan güzel yüzlü çocuğu, kendine iyi bak! Geleceğin aydın olsun!

Deruhte Dergi

Deruhte Dergi, kendini içinde bulunduğu işin tamamından mesul görenlerden oluşur. Biz işin bir ucundan tutarak vicdanını rahatlatmayı başaramayanlarız. Edebiyatı umut ve kaygı ile seyrediyor ve bu kaygının diri tutulmasını umudumuz adına önemsiyoruz. Yazmayı salt ‘vakit öldürme aracı’ veya piyasaya(!) ürün sunma imkânı olarak görmemekte ısrar ediyoruz. Deruhte Dergi ekibi, ismiyle müsemma olmayı en büyük paye kabul eder.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir