MEFRÛZ
Biliyordum dağların hikâyesinde
kendime pay ararken
-bilmediğime nasıl sabredebilirdim?-
ve taneden hayat devşirirken
söylemiştim yok yere tükettiğimi
gücümü, bir köşe başında
tükendiğimi.
Silinmediğini sudaki
mahcup izinin kadim yaranın:
Geri görüş ön yargısı.
Kavmime gazapla dönmeye
yetmiyor gücüm, esefleniyorum
elimde babamın kızartma değnekleri.
-başkaldırı denemesi- Çıkıp ilan ediyorum
“Ey unutmanın garîbi!
Şehir buzağıdan fazlasını kusuyor.”
İpin ucunda can çekişiyor
Ölüm. Acılar, kaygılar ve
umutsuzluğum –ki sinsi bir duhândır
bürüyen insanlığı
büyüyen, günden güne
bağlayan bir ipin ilmeğine
sımsıkı tutunuyorum.
O ki ateş çukurundan çekip çıkarmıştı
bölük bölük gövdemi
toplamıştı, tutundukça
hep birlikte.
Kurtuluş bileti, kesilmiş
yaralarımda Hızır’ın izleri vardır
Yitmenin mahrem sızısı değil
Meryem’in toprağı tırnakladığıdır
tenimde güller açtıran sancı.
Sevgili sevdeciğim şiiri yazarken hayli teşrik-i mesai ettik. İsminin derin manasına dair okurlara yeni tefekkür kapıları aralayacak birkaç notu buraya bırakmak isterim. Mefrûz, arapça ض harfi ile yazıldığında, farzedilmiş, varsayılmış manalarına geliyor. Şiirde, kendisine kendisinden sorulmamış, şöyledir diye hakkında zannedilip geçilmiş anlamlarını yansıtıyor. Öbur yandan ز harfi ile yazıldığında yine arapçada, ferz edilmiş, bölünmüş, ayrılmış, manalarına gelen mefrûz, dışlanmış, ötekileştirilmiş manalarına işaret ediyor. Farsça olarak yazarsak, efruhten kökünden gelen efrûz’un meful kalıbı ile çekilmesiyle yanan, ışık saçan anlamlarına geliyor. Şiirin halen umut ipine sarılan kısmını yansıtıyor. Öte yandan yine farsça, firûz ve feyrûz köklerinden türediğini düşünürsek, mutlu, saadetli manası var. Son olarak, kökün köküne indiğimizde, ferzîn, ferzân olarak düşünürsek, asalet sahibi kadın (sultan, kraliçe gibi) manasına geliyor ki şiirin en derûnunda yatan Meryemîlik, Mefrûz kelimesinin perdesiyle gizleniyor..
Sevdeciğimi tekrar tebrik eder, nice eserler için muvaffakiyetler dilerim.
Kelime çok derin olunca bir iki anlamı kaçırmışız, efendim arapçası itibariyle iftira edilmiş de demek.. Meryem annemizi analım ki o, ifitraya uğramış, keşke toprak olsaydım diyecek kadar mahzun olmuştur. Ama cennet kadınlarının seyyidesi olma saadeti (firûzesi) yine ona aittir. Mevzu var oluş sancısı olunca Tur dağında Musa’yı (as), Ledün bahrinde delik gemiyle Hızırı (as), Süreyya tahtında Meryemi (as) anmayınca olmuyor 🙂
Tebrikler size!.. Sol kollarınızı gözlerinizi kapatacak şekilde alnınıza koyup yola devam… Dünya, başınızı çevirip bakmaya değmiyor çünkü.