MİSAFİR

İkinci Dünya Savası sonrasında ekonomisini yeniden toparlamak isteyen Almanya büyük bir iş gücüne ihtiyaç duydu. 1960’lara geldiğimizde Türkiye’den birçok aile bir umut ile Almanya’ya göçlere başladı. Bu umut göçlerine hepimizin çevresinden birileri, akrabası veya köyünde komşusu katıldı. Bizler, gidenleri “Alamancı” olarak andık. Andık ancak bilemedik onların çektikleri acıları, yaşadıkları hüzünleri, ortak olamadık dertlerine… Sadece bir sıfatla yaftaladık onları, sanki gittikleri yerlerde de “Türk” adıyla dışlanmamışlar gibi. Ülkelerine, vatanlarına döndüklerinde ise ceplerindeki marklara gözümüzü diktik ama hala anlayamadık onları. Kendi ülkelerinde de sudan çıkmış balık gibiydi halleri. Adeta onlara;

“Yalan mıyım yaşar?

Alaman’da doğru söyler, Türkiye’de şaşar” dedik.

Oyunumuzda bu kurgu üzerine kurulmuş. 3 erkek kardeşli bir ailede, köyün çobanlığını yaparak yaşayan hatta yaşayamayan Musa, rahat bir hayat yaşamak amacıyla gebe karısını ve çocuğunu alıp evinden, yurdundan ayrılıp yollara düşmeye karar verir. İzin telgrafı gelene kadar evsiz barksız kalan Musa, Yiğitbaşı’nın yanında ailesiyle birlikte kalır. Bu süre zarfında keçe yapmayı öğrenir, yarenlik alır. Telgraf bir gün Yiğitbaşı’nın evine gelir. Yaren Musa zaten kararını çok önceden vermiştir, gidecektir. Gidecektir ama başına geleceklerden bir haberdir. Gün gelip de kendi oğlu Yiğit, Musa’yı baba bilip elini dahi öpmeyecektir. Hatta Musa’yı alay konusu yapan oyunlarda rol alacaktır.

Oyuncularımız ise tecrübeleri ile şapka çıkartacak cinsten ve bu alanda saygıdeğer bir konumları var. Bizler de oyuncularımızı birçok dizi, film ve tiyatrodan tanıyoruz. Asmalı Konak’ta yer alan Umut Karadağ; Baba Ocağı, Köprü, Unutma Beni dizilerinde görevlerini başarıyla yerine getirmiş Ulaş Karadağ ve alanında kıdemli Abdullah Ceran bunlara sadece birer örnek…

“Ey ahali, bu dünyada kimi misafirdir, kimi değil!

Kim bilir; kim misafirdir, kim değildir?”

diye biten oyunumuzun o hüzünlü ve aynı zamanda da eğlendiren hikâyesini izlemek isteyenleri Altındağ Tiyatrosu’nda bekliyor olacağız. Şimdiden sizlere iyi seyirler dileriz dostlar.

Deruhte Dergi

Deruhte Dergi, kendini içinde bulunduğu işin tamamından mesul görenlerden oluşur. Biz işin bir ucundan tutarak vicdanını rahatlatmayı başaramayanlarız. Edebiyatı umut ve kaygı ile seyrediyor ve bu kaygının diri tutulmasını umudumuz adına önemsiyoruz. Yazmayı salt ‘vakit öldürme aracı’ veya piyasaya(!) ürün sunma imkânı olarak görmemekte ısrar ediyoruz. Deruhte Dergi ekibi, ismiyle müsemma olmayı en büyük paye kabul eder.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir