MUTLULUK MU DEDİK?

Farklı bakış açılarıyla biçimlenen milyonlarca mutluluk tanımlamasına karşılık, benim için mutluluk diğerkâmlıktır. Sevginin bencillikten sıyrılarak nefes biçimi gözetmeksizin bir başkasına sunulması. Anlayışın bir başkasına sunulması ilkin, umudun bir başkasına. Bir başkasının yararını gözetmek, kendininki kadar ve böylelikle müthiş bir saadete kavuşmak.

Mutluluk, yalnızca benim kendimi iyi hissetmemle alakalı bir şey değildir. Neticede ruh hâli değişkenlik gösterir. Hislerimizle yaşarız. Dolayısıyla binbir çeşidi bulur ruhumuz ve hâlimiz bir gün içerisinde. Kendi içimde mütemadiyen sürüp giden mutluluğa ulaşmak benim için olanaksızdır. Mutluluk o gün zinde uyanmak değildir sadece. Günü müthiş bir bitkinlikle kapatmak mümkün olabilir. Arzulanan nesne her ne ise ona ulaşılan o ”an” değildir mutluluk. Zaten “an” dediğimiz gelip geçmekten ibaret bir mahkûmdur, zamandaki anın içinde. Güneşi tenimde hissediyor olmak, benim mutluluk tanımımı tamamlamaya muktedir değildir. Güneşi bir başkasının gözlerinde hissediyor olmak mutluluğun ta kendisidir ama. Kuşların uçuşuyor olması değil yalnız, muhabbetle ötüşüyor olduklarını hissediyor oluşumdur mutluluğun kendisi. Tıpkı bizim yaşıyor, yemek yiyor, yürüyor olmamızın değil de hep birlikte gülüyor, konuşuyor, anlaşıyor oluşumuzun bana asıl mutluluğu hissettirdiği gibi.

‘’Hissediyor olmak”. Bir başkasının gözlerinde, bir başkasının yüreğinde, sevincinde, heyecanında, acısında, yasında… Bu bir iştir. Bana kalırsa insanlar vardiya usulüyle dahi olsa bu işte çalışmalılar. Kimilerine göre ağır, kimilerine göre daha ağır. Geliri cebinize değil yüreğinize dökülür. Ama ağırdır neticede. Çünkü hırslarımızdan arınmamız gerekir, düşmanlıklarımızdan, kinimizden. Çünkü nesnel olmamız gerekir. Hülasa kendinizi kendinizden çıkararak gezinmelisiniz ortalıkta. Gezinmeliyiz. Gözlerin ifadelerden ayrılıp etrafta bir boşluk içerisinde dolandığı şu sıralarda benim için mutluluk; söz konusu hissetmek fiili ile gözlerimden kendi bakışımı, izimi, hissimi silmemektir. Bu aynı zamanda benim kendimle savaşımdır, bu benim parasız işimdir, bu benim kendi yürek işimdir. Çünkü benim gözlerim ancak başka gözlerin mutluluğu ile anlam bulabilirler.

Ben hissetmeden yaşayamam.  Hissetmeye direnenlerle şen kahkahalar atamam. Böyle anlarda kendi köşeme çekilip sahte mutluluk oyunları oynayamam ben. Hülasa demek istediğim, daha fazla kıyafete ihtiyacım yok. O koltuk yenilenmek için birkaç yıl daha bekleyebilir. Dünden kalan yemek bugün de yenebilir. Daha fazla görmeye ihtiyacım var. Daha fazla duymaya. Bugün biraz daha fazla hissetmeye. Fakat hepimizin. Anlatabiliyor muyum?

Deruhte Dergi

Deruhte Dergi, kendini içinde bulunduğu işin tamamından mesul görenlerden oluşur. Biz işin bir ucundan tutarak vicdanını rahatlatmayı başaramayanlarız. Edebiyatı umut ve kaygı ile seyrediyor ve bu kaygının diri tutulmasını umudumuz adına önemsiyoruz. Yazmayı salt ‘vakit öldürme aracı’ veya piyasaya(!) ürün sunma imkânı olarak görmemekte ısrar ediyoruz. Deruhte Dergi ekibi, ismiyle müsemma olmayı en büyük paye kabul eder.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir