ÖNCESİ
ne ‘uçurtma’ ne ‘rüzgar’ ne ‘yaşamak’ bildim ben
gökyüzüne astığım masallar laf u güzaf
fısıldasam solacak anıtlar suluyorum
yiğirmilik öfkemdir tenhalarda direnen
dışım çoksatan vitrin içim durgun bir sahaf
piyon vezir fil ve şah, mevsimler çoban matı
tahtaya bir tekme at bir tokat suratıma
ya oyundan geçeyim ya güzel yenileyim
iki kişi var hazır yazsın tüm vukuatı
divitleri düştüyü elleri yanılsama
takvimler yaprakları nöbetleşe yokluyor
bazı tökezliyorum güzergah bunca eğri
şaşkınlığım tam tekmil demek ki ölmemişim
uslanmadığım her yaş askıda sayıklıyor
kendözünden kaçışın kronolojik seyri
Kaleminize sağlık, derinliğin güzelliği bulaşmış kelimelere.
Güzelliğin derinliği peşinden gittiğim bir şiir idi, teşekkür ederim,
İlk satırın üçüncü dizesi bana “merhamet” nedir sorgulattı.
Merhametli kardeşim, bu şiiri yazarken merhamet’i kolladım durdum ben de.