PARANOYAK YAZILAR 1 -TEMEL REİS VE KABASAKAL-

Unutamadığınız ya da en çok sevdiğiniz çizgi filmi sorsam aklınıza ilk hangisi gelir? Benim yaş grubumun vereceği cevapları az çok tahmin edebilirim. Tsubasa, Tom & Jerry, Jetgiller, Taş Devri, Pokemon, Şirinler ve diğerleri… Benim ise buna vereceğim cevap Temel Reis olur. İnsanoğlunun süregelen binlerce yıllık yaşamı boyunca kahramanlara olan arzusu beni bu çizgi filmi çok sevmeye itmiş olmalı (nasıl da afili laf ettim ama). Gelin Temel Reis nasıl bir çizgi film onu biraz hatırlayalım:

Temel Reis’in yavuklusu Safinaz var. Tam yavuklusu demeyeyim de ne evli gibiler ne sevgili gibi böyle birbirlerine kur yapan iki insan işte (Safinaz’ın insan olduğu konusunda şüphelerim var). Bunların filmdeki rolü Safinaz’ın yakalanıp, Reyiz’in onu kurtarması. Peki kimin elinden kurtarıyor? (İşte bizi tam olarak bu nokta ilgilendiriyor.) Kabasakal adında suçu sadece sevmek olan (burada İbrahim Tatlıses’in bir filmdeki sözü yankılanıyor kulaklarımda: “Seni sevmenin suç olduğunu bilseydim, yemin ederim sevmezdim”) bir garibanın elinden. Peki nasıl kurtarıyor? Kendisine orantısız güç sağlayan bir sebzeyi yani ıspanağı yiyerek (bu bir nükleer silah, bir insanlık suçu!).

Olaylar her bölümde aynı. Kabasakal gidiyor, uslu uslu oturan (!) Safinaz’ı kaçırıyor, sonra Temel Reis onu kurtarmaya geliyor. Temel Reis’i sürekli hapsediyor Kabasakal; bir gün tren rayına, bir gün uçurumun kenarına, bir gün bir taşa bağlayıp denize atıyor ama bizim Reyiz nasıl oluyorsa o ıspanağı yiyor ve kurtuluyor o düzenekten. Sonra da gidip Kabasakal’a çöküyor ve Safinaz’ı kurtarıp kahraman oluyor.

Gardaşım bu Safinaz nasıl bir yaratık ki her bölümde düşüyor Kabasakal’ın eline? Nasıl düşüyor yani? Kabasakal da her seferinde kaybedeceğini bile bile niye düşüyor bunun peşine? Peki Temel Reis hiç düşünmüyor mu, “ulan ben bu hatunu kurtarıyorum ama sürekli olarak bu adam nasıl kaçırıyor?” diye? Ya kaçıran Kabasakal değil de kaçan Safinaz’sa? Ya bütün bunların hepsi Kabasakal’ı yok etmek için kurulan planlarsa? (Hadi len oradan buna ben bile inanmam).

Hadi işi ciddiye alalım. Ben Amerikan yapımı olan her çizgi filmin altında muhakkak kötü bir şey olduğuna inanan bir insanım. Çünkü temiz bir zihne sahip olan çocuklar çok kolay bir şekilde etki altına alınabilir ve bu etki uzun yıllar silinmez onların zihinlerinden (Amerika’nın da görevinin ne olduğunu bildiğimize göre). Kabasakal adı üstünde olduğu üzere sakallı biri. Şimdi kafanızı kaldırın ve etrafınıza bir bakın, sakal kiminle bütünleşmiş? Müslümanlarla değil mi? Kabasakal’ın yaptığı işlere bakarsak sürekli kötülük peşinde olan bir insan. Yani dolaylı olarak çocuklarımızın aklında oluşan fikir şu: “Her sakallı kötüdür! Her Müslüman kötüdür!” Bu size çılgınca gelebilir lakin durum bunu gösteriyor. Sakalı uzun olanlara karşı temkinli yaklaşmamız da bilinçaltımızda oluşan bir etkiden dolayı olabilir mi? (Allah Allah, harbiden olabilir mi lan!?) Olabilir tabii.

Ben sadece bir çizgi filmden ötürü kendi görüşümü açıkladım. Bu filmleri detaylandırabilirsiniz. Çocukken izlediklerinizi düşünün. Aklınıza kazınan sahneleri bir gözünüzün önüne getirin. Deyin ki, “la abi sen bu işi hakkaten biliyon ha!” Teşekkür ederim, bildiğimi söylemeniz beni onure etti sayın okur.

İleride her biriniz birer yuva, evlat sahibi olacaksınız. Günümüzde görüyorsunuz ebeveynler çocukları sırf kendilerini rahat bıraksın diye eline telefonu verip onları uzak tutuyorlar. O çocuklar Youtube’da neler izliyor dersiniz? “Yhaa öyle ama benim bi tane yeğenim var o videolar sayesinde İngilizce bile konuşuyor” demişti geçenlerde bir dostum. Aman ne güzel! Bununla övünülür mü yahu? Elinden insanlığını kaybedecekse çocuk, herhangi bir dil bilmesinin ne faydası var? Çocuk robotlar tarafından büyütülüyor. O çocuk ana baba sevgisi olmadan büyüyor. O çocuk ilgisiz büyüyor, şefkatsiz büyüyor. O çocuk başkaları tarafından büyütülüyor. Bugün göremediği sevgiyi, ilgiyi, şefkati, merhameti ileride sen yaşlandığın zaman bekleyeceksin. Beklediğin sevgi, ilgi, merhamet yerine eline telefon tutuşturup, “Amaaaan anne-baba şu an işim var al sen şununla oyna, işim bitince ben seninle ilgileneceğim.” demesin? Der valla. Hakkıdır. Haklıdır.

Sayın arkadaşlarım, inanırsınız ya da inanmazsınız bilmem. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem çocuklardan anne ve babalarının cenneti olarak söz eder. Bunu ahiret için söyler. Dünya için de aynı şeyi söyleyebiliriz değil mi? Siz kötü olduğunuz zaman, anne ve babanıza hizmet etmediğiniz, onları sevmediğiniz zaman hayat onlar için zindan mı olur, yoksa güllük gülistanlık mı? Evlatlarınızın sizin için cennet olmasını istiyorsanız onları kendiniz yetiştirin. Gözlerinin içine bakarak onları sevdiğinizi söyleyin. Zaman geçirin onlarla. Top oynayın. Bebekleri dökün evin ortasına, o çocuklarla evcilik oynayın. Önce kuralları siz belirleyin, sonra onların belirlemesine izin verin. Görün bakın neler anlatacaklar, hangi sıfata koyacaklar sizleri. Güzel mi görecekler yoksa kötü mü? Sizce ne görürler? Siz ne gösterdiyseniz onu görecekler, gösterecekler. Malcolm X, “En iyi nasihat, iyi örnek olmaktır” derken tam da bunu kasteder.

Ve bunları yapmak için çocuğunuz olmasını beklemeyin. En yakın miniğe yaklaşın. Yeğeninize, kardeşinize, arkadaşlarınızın çocuklarına yaklaşın. Onlara ilgi gösterin. Teknolojiden farklı bir şeyle karşılaştıkları an nasıl tepki verdiklerini gözlemleyin. Onları o bataktan kurtarmak için elinizden geleni yapın. Her zaman bu dünyadaki rolünü sorguluyorsun ya sevgili kardeşim, senin bu dünyadaki rolün belki de iyi bir çocuk yetiştirmektir. Nereden bilebilirsin?

Ufacık dalgalarla bitireyim yazımı.
Temel Reis: Amerika.
Safinaz: İkiz kulelere sallanan uçaklar (Ki bunların Afganistan tarafından gönderildiği bile kesin değil. Amerika’nın kendisini bombaladığı şiddetli delillerle iddia ediliyor).
Kabasakal: Afganistan.
Ispanak: İşgale yardımcı güçler, bombalar, silahlar.
Sonuç: Afganistan, ikiz kuleler saldırısından sonra Amerika tarafından işgal edildi.

Tom: Görevi fare yakalamak olan bir garip.
Jerry: Hıyarın önde koşanı.
Sonuç: Kaybeden her zaman garipler olur. Müslüm Baba’nın dediği olay hiçbir zaman gerçekleşmez. Yani garipler dünyayı yakamaz. Yakarsa kendini garipler yakar.

Tsubasa: Şımarık bir forvet.
Vakayibaşi: Emektar kaleci.
Sonuç: Dur bi dakka lan! Bu Japon filmi. Amerikan değil. Bunu geçelim.

Şirinler: Kapitalist üç kağıtçı cüceler.
Gargamel: Kapitalistlerin düşmanı, yoksulların dostu! (ortada yoksul yok çaktırma)
Azman: Emir kulu.
Sonuç: Ebu Hureyre mahlası ile anılan bir sahabe var. Rasulullah koymuştur ona bu ismi. Manası da “kedi babası” demektir. Yani bu çizgi film ne anlatıyor? (Tamam tamam bu kadar paranoyaklık yeter. Buna bende katılıyorum. Suyunu çıkarmamak lazım).

Deruhte Dergi

Deruhte Dergi, kendini içinde bulunduğu işin tamamından mesul görenlerden oluşur. Biz işin bir ucundan tutarak vicdanını rahatlatmayı başaramayanlarız. Edebiyatı umut ve kaygı ile seyrediyor ve bu kaygının diri tutulmasını umudumuz adına önemsiyoruz. Yazmayı salt ‘vakit öldürme aracı’ veya piyasaya(!) ürün sunma imkânı olarak görmemekte ısrar ediyoruz. Deruhte Dergi ekibi, ismiyle müsemma olmayı en büyük paye kabul eder.

One thought on “PARANOYAK YAZILAR 1 -TEMEL REİS VE KABASAKAL-

  • 3 Mayıs 2020 tarihinde, saat 18:08
    Permalink

    Eskiler He-Man izlerdi bir de: Konusu, kendilerine “Masters of Universe” (Kainatın Efendileri) denen bir grupla “İskeletor” denen şeytanî gücün çatışıp durmasıydı. Şükür ki İngilizce bilmezdik ama öğrenince de hayretler içinde kalmıştım.

    Yanıtla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir