PORTAKAL SULU ÖRDEK İLE KONUŞTUK
- İlk sorumuz şöyle: Malum toplum olarak ördeklere alışkınız. Çirkin Ördek Yavrusu, Daffy Duck, Roda Runner, Donald Duck, bir miktar Tweety… Peki ya Portakal Sulu Ördek? Nedir ördeğin hikâyesi?
Herkes absürt ya da fantastik bir hikâye bekliyor sanırım ama ortada öyle bir hikâye yok. 2013 yılında bir arkadaşım “her şeyi paylaşacağı” bir sayfa açmak istediğini ama isim bulamadığını söylemiş, bana da ismin ne olması gerektiğini sormuştu. Ben de boşta bulunup “Portakal Sulu Ördek” koy demiştim ve sayfa bu isimle açılmış oldu. Yani fikir babası o arkadaşım ama zaman geçtikçe sayfada tek kalmam hasebiyle sayfanın özellikle “Ördek” kısmı benimle bütünleşerek böyle bir ortam oluşmuş oldu.
- Bu oluşumun gövdesinde kitap satışları yer alıyor. Neden kitap?
Öncelikle çok iyi para getiriyor. O yüzden kitap. Şaka bir yana, insanlar “yardım” lafını duyunca biraz geriliyorlar. “Aha yine bizden para isteyecekler, yine bağış diyecekler’’ falan diyerek uzak duruyorlar. Ama bu insanlara karşılığında bir şey verdiğin zaman hem kendilerini değerli hissediyorlar hem de yardım yapma bilincini gönüllerine nakşediyorlar. Ben 22 yaşında kitap okumaya başlamış biri olarak, etrafıma hep kitap okuyan insanları topladım. Sonra da bunu ticarete döktüm. Yani arz-talep ilişkisi bir nevi. Onlara almak istedikleri kitapları “yardım” başlığı altında sundum. Onlar hem yardım ettiler hem de istedikleri kitaplara sahip oldular.
- Ördek için hayatın anlamı nedir? Çok popüler bir söylem olmaya başladı. Motton nedir?
Ördek için hayatın anlamı ölümdür. Ördek’in bütün derdini, kederini, umutsuzluğunu bırakıp da günden güne daha büyük işler yapmaya iten anlam ölümdür. Çünkü ölünce hepsinin biteceğine iman eden biri olur kendileri. Motto için de şunu diyebilirim: Başkası için yaşarsan hayatın anlamını kavrarsın. Bencillik nefes alan bir ölüye dönüştürür insanı. Ben paylaştıkça kalbimin varlığını hissediyorum. Güldürdükçe gülüyor, mutlu ettikçe mutlu oluyor, doyurdukça doyuyor, giydirdikçe ısınıyorum.
- Ördek sadece yardım faaliyeti yapan bir oluşum değil; büyük bir aile, bir okul ve daha pek çok şey. Sen ördeği nerede görüyorsun?
Okul diyemem. Çünkü bir okul olarak değil de bir oyun parkı olarak görüyorum ben. Her türlü güzelliğin, şakaların, komedinin, yardımlaşmanın döndüğü bir ortam. İnsanlar hem eğleniyorlar hem de birilerine yardım ettikleri için mutlu oluyorlar. Ben Ördek’i her şeyin kıyısı olarak görüyorum. Merkezin kalabalığından, kabalığından, sıkıcılığından kaçanlar kıyıda Ördek’i buluyorlar ve tutunuyorlar ona. 23 yaşına kadar sosyal olamamış, bir arkadaş grubuna dahi dâhil olamamış olan BEN’in, 23 yaşından sonra bunca arkadaşa nasıl sahip olduğunu başka bir şey açıklayamaz sanırım.
- Diğer sosyal medya hesaplarından çok daha farklı bir samimiliğin ve güzelliğin var. Tabi diğer yandan da kullandığın dil de eleştiriliyor. Seni diğerlerinden farklı kılan tüm bu unsurlar hakkında neler dersin?
Türkçe kullanmadığımı, konuşmadığımı iddia ediyorlar. Haklılar. Doğma büyüme Angara, memleketi de Yozgat olan bir insanım. Ve bir önceki soruda söylediğim gibi 23 yaşıma kadar bir arkadaş grubum olmadı. Okumaya sonradan başladım, bir üniversite bitirmedim. Bunların hepsi etken tabi ki buna. Zaman zaman Türkçe konuştuğuma şahit olanlar var ama o zaman da “Abi pilot musun?” diye soruyorlar. Şaka bir yana, bütün samimiyetim dilimden ötürü geliyor. Şivem, kullandığım kelimeler hepsi onlara hoş ve samimi geldiği için böyleler, böyleyiz.
- Geçtiğimiz günlerde sosyal medya zararlarına dair bir paylaşımda bulundun. Bir de burada soralım. Çok mu zarar ettiriyor sana sosyal medya?
Benim sosyal medyaya zarar olarak bakışım “PARA” ile doğru orantılıdır. İlk başlarda -henüz daha çirkef, gözü açık, parayla ilişkim yok iken- çok harcama yapar, arkadaşlarımın elini cebine attırmazdım. Ama sonraları ne olduysa bir tılsım gibi göynüme bir şey girdi. Millete beleşten bir şeyler ısmarlatmaya başladım. Sosyal medyadan tanıdığım arkadaşlar bir anda zarardan kâra hatta beleşçiliğe dönüştü. O yüzden şu anda zararlı değil kârlı bir iş olarak görüyorum.
- Ördeğin sadece bir sosyal sorumluluk projesi olmadığını düşünüyorum. Sen ne dersin?
Bence de değil. Sosyal sorumluluk projesi adı üstünde bir sorumluluk. Yani bu sorumluluk denilen şey, istesen de istemesen de yapman gereken bir şey. Biz sorumlu değil, merhametli ve vicdanlıyız.
- Pişman oldum dediğin bir şey var mı bu hayatta? (Bir musibet bin nasihatten iyi derler ama biz yine de bininci nasihati dinleyelim.)
Keşke daha önce başlasaydım. Şu an daha büyük olabilirdik. Ve keşke en başından beri bir kadrom olsaydı. Şu an hâlâ yalnız çalışıyorum. Yorulmaktan yana bir sıkıntım yok, benim sıkıntım daha fazla kişiye ulaşamamak.
- Son dönemde özellikle ördeklerin yanında atlara da ayrı bir sevdan oluştuğunu görüyoruz. Neden at?
Güzel hayvan. Kişnemesi, tepmesi falan hoş bence.
- Yıkık olmayı, ördekseverliği, ördeğin para tutkusunu tarif eder misin?
Çölde bir vaha gibi… Ördek’in para tutkusu daha çok miniğin gönlüne girmekten geçiyor. Ne kadar çok para, o kadar çok minik demek.
- Son sorumuz: “İnsanı ölümünden koruyan ecelidir” derler büyüklerimiz. Ecel gelmeden yapmayı düşündüğün pek çok projen vardır. Bunlardan biri de İHH Yetim projesi. İlk 11’i kurmaya az kaldı. Başka ne gibi projeler düşünüyorsun? Bir de katkısı olması açısından bu soruyu buradaki kardeşlerime de yöneltmek istiyorum: Ördek abimizin ne gibi güzel projeler yapmasını beklersiniz?
Niyet ettiğimiz yetim kardeşlerimizi himayemize aldık. Şu sıralar İdlib’deki kardeşlerimiz için çalışıyoruz. Gelecekteki katarakt ameliyatları için destek olup, göz aydınlığı olmaya niyetliyiz. Sonrası Allah kerim. Sürekli bir proje ile hemhâl olmak için çaba gösteriyorum. Bunun sebebi de şudur: “Sen öldüğün zaman hangi hayrın yarım kaldı?” sorusuna muhatap olmayı çok istiyorum.
“Sen bize bakma yahu! Biraz değişiğiz biz. Emekli maaşını biriktiren yaşlılarımız, haritada yerine bile gösteremediği bir Afrika ülkesinin hiç gitmeyeceği bir köyüne su kuyusu açtırır bizim. Üniversitede okuyan kızımız ayraç yapıp satarak Nepal’de, Pakistan’da, Moğolistan’da yetimhane inşa eder. Hayatını geyik edebiyatıyla heba ettiğini düşündüğün gencimiz bir bakmışsın tankın üzerine yürür de memleketi gâvurdan, itten, uğursuzdan kurtarır.” diyor İsmail Kılıçarslan bir yazısında. Rabbim hayırda yarışanlardan eylesin.
Sorularımıza cevap verdiğin için teşekkür ederiz Ördek.
“Rica ederim, ne demek!”