TAKINTI
takıntı
ayrımlar
ilk sen takıldın güz mevsimi bir bahçede
aramızdan çocuk ömrü zaman geçti
sonra cümleler döküldü güz mevsimi o bahçede
ilk teatral denemem, acemiydim, bağırdım
çocuk ömrü gerekti anca dindi yankısı
balkondaki manzaraya acemiydim, ağladım
adını öğrenmek istemedim, takıntı
insan herkese güler ne de olsa
bilindik kayıtsızlığıyla kelime
usulca geçeyazdı sağ yanımdan sol yanıma
hangi ulaktan belledim güz ortası bu bakışı
güzün bir yürüyüşte takıldım elbisene
çiçekleri soyardım yoruldum gibisine
mahsus yorulurdum ki adımların yetişsin
koşarak kaçtığında sesim uzağa düştü
heceleye heceleye çözüldüm elbisene
sıra sıra harfleri sürerken namluya rutin
kendime salık verdim, el değmemiş cesaret
kafama takan meselesini yıldızların
uzaktan niçin korktuğumuz masalıyla birlikte
seriverdim ayak ucuna, göğ betonla kaplıydı
hükmü peşin verilmiş monoloğu gözledim
güz hasadına varamadım, şarkım bitti
toplam
sıfırdı, biri gitti, hiç kaldı geriye
inandığım tek fesâne fuzuliydi aldadı
yağmurda hırpalanan kül kadar hafifledim
şehre alışıp şehirli diller öğrendim ben de