TANRI SÜSÜ
Durağında beklediğim tramvayın yoluna
baktığım penceresinden süzülür göğüs kafesim.
Ağır bir nöbete kaygısızdır naralarım.
Yeri yoktur ilkbaharın parmak uçlarımda gizlenmiş hazinelere.
Meselenin özü kadar yalnız bırakılmış,
örselenmiş tırnaklarından yapışarak paslanmış
çamurlara, bir dev yaratmak çabası bal peteklerinden.
Kirlenmiş yağmur, ellerim titrek.
Toprak kazılıdır avuçlarım.
İnsan insana acizdir fısıltısı mırıldanır ruhumun eşref saatlerine.
Tevbem baki, tevbem katil, tevbem yalnız ve asidir.
Okuduğum ezanı duyacak tek kimsedir kulağımdaki demir yığınlı canavar.
Buğday tarlalarına gömülmüş bedenlerin gündüz ağlayan çocuklarına,
pespembe dünya karavanının mutluluğu ile yaklaşmaktır zulüm.
Kış uykusunda yazdığım yazının,
bilinmezken adım döktüğüm çöpün, dili yasaktır.
Öldürülerek doğan o ölümsüz adamlardan değildir boynumdaki zincir.
Beş parmağım vardır, dördü beşinden farksız.
Çekilmemişse kınından göğümdeki sancı.
Bir bensiz şiire yok sayılsın adım.