YERALTI MARTILARI
Artist efendi, kelimeyi bulamadım
afili gözlüğüm yoktu
sarı çizgileri geçmedim oysa
bu tren bana niçin çarptı
dudak kaslarım buruştu su kâr etmez
İri kıyım arkadaş, haddi aştım sayılmaz
ritimsiz kaburgadan çıktı zayıfça ses
ördüğüm duvar çelme taktı gerçeğe
soğuk zemine aktım aralıklardan
kepazelik tamam olmadan kırıldı kiriş
Ah teyzem böyle devam edemezdi, yalan yük ağır
kendisi de evde yok, hüsran hafif mi?
bu sahneyi iyi izle, kahramanın yüzü
her seferde bir vurdu insaflı mermi
ne cinayet ne intihar, bir kurtuluş kazası
Sakallı genç adam, bataklığına uzanan sarmaşık değil
hayatı tutamamak vesilesiyle aşk
koca ayaklarım yok büyük laflar edeyim
pasaklı çehremi hangi rüzgâra asmalı
şu canı eğip bükmeye bin derman gerek
Emekçi amca, dedi gözlerini çıkar, iç cebime dikeyim
alın terin damlamazsa davan öksüz kalır
say ki bütün haksızlıklar bir anlık sona erdi
adaletin karizması sırtımda pelerin
felaketi pek büyük planlı devrimlerin
Sayın hasta, ölüm sessizliğine ulaştık
gerilen ellere şifa niyetine gitmek
bir girdik kapıdan koşarcasına
koltuğa hemen alıştık banka inat
ve korkuyu bir kelebeğe bakar gibi taşıdık
Pazarcı çocuk, rolüne uymayanı uyarır görevli
duraklar gitmeye ayarlıdır, beklemeye değil
bir gece ateş böceğinden haberin salmış
gökteki ışıklar hep sabit durur
sen içine bakıp hareket etti sanırsın
düştüğünü anlatma ulu orta karanlığa
“Sayın hasta, ölüm sessizliğine ulaştık” şuraya ruhumu bıraktım 🙁
Size de oradan dokunmuş şiir. Teşekkür ederim, yorumunuz için.
“duraklar gitmeye ayarlıdır, beklemeye değil.”
Duraklarda çok bekledik, oysa gitmeye ayarlıdır, bilememişim.
Ben de.
“İri kıyım arkadaş, haddi aştım sayılmaz
ritimsiz kaburgadan çıktı zayıfça ses”
Sanırım şiiriniz kaburgalarınızdan doğdu. Çok beğendim, kaleminize sağlık…
Sanırım haklısınız. Teşekkür ederim.