YOLCU

Yolculuklar sadece bir şehirden başka bir şehre yaptığımız seyahatten ibaret değildir bazılarımız için. Derin şahsiyetlerin, derinlere dalmak için aldığı bir bilettir. Yükselip giden heybetli dağlarla, onların birleştiği gökyüzü ile sohbetleşmesini bilene, kırk yıllık hatırı olan bir muhabbettir. Bir anlam peşinde koşanlara, dikkatle okunması gereken satırlar sunan kitaptır. Kibirden, kinden artık göremez hâle gelenlere sessiz bir hitaptır. İyidir hoştur da bazı duygulardan, bazı insanlardan uzaklaşmak isteyenlere hiç uygun değildir. Onlarla baş başa kalmak zorunda kalabilir insan. İşte onlar için de bir hesaplaşmadır yol.

Çok geçmeden gayriihtiyari omzuma düşüyor başım. Başımı cama yaslayıp, gözlerimi akıp giden yola dikiyorum. Gözlerimin önünde akıp giden çehreler… İşte esas yolculuk şimdi başlıyor. Kimiyle hiç konuşmamışım ama  yine de aklıma geliyor. Kimini sadece resimde gördüm, onu büyüttüm de büyüttüm. O da burada. İnsafsızlığıma uğramış olanlar da burada. İyi kötü, tanıdık tanımadık, sevdik sevmedik, sevenim sevmeyenim… Hepsi burada! Tüm söylemediklerim, söyleyemediklerim, söyleyip de sorumluluklarını taşıyamadıklarım ve karşılığını bulamayan tüm çırpınışlar burada. Tüm çaresizliğim, bütün bıkkınlığım, umutlarım ve umutsuzluğum burada. Suya düşmüş bütün planlarım, hayallerim bu yıkık bedende!

Aynı yolları defalarca gitmiş olmama rağmen o yollar, ağaçlar, yükselip giden dağlar, ahenkle uçuşan kuşlar, yeşermeye yüz tutmuş tarlalar bu görüşümde de beni hayretlere sevk etmeyi başarıyor Elhamdülillah ve beni bu çehrelerin hırpalamalarından kurtarıyor. O kenarlardaki küçük lokantalar, küçük elma tezgâhları, oyuncak beşikler, yeşillikler içinde giden tren, kiraz ve elma ağaçları… Onları arkamı dönüp gözden kayboluncaya dek izliyorum şimdi. Ah ne kadar güzel geliyorlar gözüme bir bilseniz.

Yine yolculuk için yanıma aldığım kitabın öylece önümde beklediğini fark ediyorum. Ne yapayım gözlerimi yoldan alamıyorum. Yol esnasında gördüklerimin düşündürdüklerini okumak, dinlemek daha dinlendirici ve yenileyici oluyor. Fıtratın bozulmamış sesinden öğüt dinliyorum. Kendimle konuşup dertleşiyorum. Kâinatı anlamak ve onun içinde kendimi anlamlandırabilmek için de bir fırsat. Yalansız, bahanesiz kendime hesap sormak ve de kendimi keşfetmek için de mükemmel zaman dilimi oluyor yolculuklar. Ve sonra ”memnun oldum kendimle tanıştığıma” diyorum bir tebessüm eşliğinde, tabii kimse görmeden. Sahi sen kendini tanıyor musun, bilir misin bunun kıymetini?

Pek umutkâr konuşmayı bilmem ama ne olursa olsun, yolculukların insanda uyandırdığı o yeniden başlama sevdası sarıyor kalbini insanın. Hem de en güzel düşüncelerle dolduruyor zihnini insanın bu sevda. Ne de çok anlam yükledim değil mi bir yolculuğa? Ha bu birkaç saatlik yol ha bir ömür… Bence ikisi de bir şeyleri fark etmek için verilmiş bir zaman dilimi.

O hâlde; hem iç dünyamıza hem güzel şehirlere yolculuk etmeyi ihmal etmemeniz temennisiyle…

Deruhte Dergi

Deruhte Dergi, kendini içinde bulunduğu işin tamamından mesul görenlerden oluşur. Biz işin bir ucundan tutarak vicdanını rahatlatmayı başaramayanlarız. Edebiyatı umut ve kaygı ile seyrediyor ve bu kaygının diri tutulmasını umudumuz adına önemsiyoruz. Yazmayı salt ‘vakit öldürme aracı’ veya piyasaya(!) ürün sunma imkânı olarak görmemekte ısrar ediyoruz. Deruhte Dergi ekibi, ismiyle müsemma olmayı en büyük paye kabul eder.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir